10 Haziran 2009 Çarşamba

...

ıssız bir bozkırda yanyana süratle geçen iki tren gibi sadece ışıklarını görmüştük onun, zekâsını, daha o yaştan bilenmiş sezgilerini, hayatın gerçeklerini kabul edişindeki gücünü, dürüstlükle yalancılık, açgözlülükle dostluk arasındaki salıntısını, neşesini ve yalnızlığını görmüştük.

Sekiz yaşındaydı.

O gece onu mutlu eden otuz beş lirası ve her gece kirli çıplak ayakları vardı.
Sustuk, uzun zaman sustuk.

Çıplak ayaklı bir ışık ve hayata duyduğumuz korkunç bir öfke kaldı içimizde.
Değiştirilebilecek bir kaderi olduğunu ve o kaderi değiştirecek gücümüz olmadığını biliyorduk.Sustuk, uzun zaman sustuk.

Çıplak ayaklı bir ışık ve hayata duyduğumuz korkunç bir öfke kaldı içimizde.ahmetaltan

Hiç yorum yok: